ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARI

İdrar yolu enfeksiyonu (İYE), çocukluk çağının en sık görülen enfeksiyonlarından biridir. Üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra ikinci sıklıkta görülür. Üriner sistemin herhangi bir bölümünün (böbrekler, üreterler ve mesane) başta bakteriler olmak üzere mikroplarla enfekte olmasına denir.

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARI

Enfeksiyon sadece mesanede yerleşmişse “sistit”, böbreğe de ulaşmışsa “piyelonefrit” adını alır. Yaşamın ilk yılında erkek çocuklarda özellikle de sünnetsiz bebeklerde daha fazla görülürken daha ileriki yaşlarda kız çocuklarda sıklık artmaktadır. Genel olarak 5 yaş altındaki kız çocuklarda %3-7, erkek çocuklarda ise %1-2 oranında görülür.

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONU NEDEN ÖNEMLİDİR?

İdrar yolu enfeksiyonu çocukluk çağında çoğunlukla tekrarlama özelliğindedir ve sıklıkla altta yatan ve İYE gelişimini kolaylaştıran bir idrar yolu anomalisi vardır. Ayrıca böbreklerde hasar oluşmasına neden olarak uzun süreli izlemde tansiyon yüksekliği, gebelik problemleri ve kronik böbrek yetmezliği gibi çok ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Erken yaşta (özellikle bebeklik dönemi) gelişen, tedaviye geç başlanan ve tekrarlayan İYE’larında böbrek hasarı gelişme riski daha yüksektir. Bütün bu nedenlerle hastalarda özellikle ilk İYE’nun tanımlanması, yeterli ve zamanında tedavi edilmesi ve uygun takip edilmesi çok önemlidir.

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONU NASIL GELİŞİR?

Normal şartlarda idrar sterildir ve içinde mikroorganizma bulunmaz. Çocuklarda en sık İYE etkeni bağırsak kökenli bakterilerdir ve %80-90 Escherichia Coli (E.Coli) denilen bakteri neden olur. Daha az sıklıkta ise diğer bakteriler ve nadiren virüs ve mantarlar da İYE’na yol açarlar. Anal ve genital bölge çevresinde yerleşmiş ve çoğalmış olan bakteriler üretra denilen idrar kanalından girerek önce mesaneye daha sonra da böbreğe ulaşarak oralarda çoğalırlar ve enfeksiyon oluştururlar. Daha az sıklıkla ise bakteriler kan yoluyla veya komşu organların enfeksiyonu nedeniyle doğrudan idrar yollarına gelip yerleşebilirler.

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONU RİSKİNİ ARTIRAN NEDENLER

1-Yeni doğanlar ve bebekler özellikle hayatın ilk aylarında bağışıklık sistemleri tam gelişmemiş olduğundan İYE geçirmeye yatkındırlar.

2-Kız çocuklarda üretra daha kısa olduğundan mikroplar idrar yollarına daha kolay ulaşırlar ve İYE daha kolay gelişir.

3-Sünnetsiz erkek çocuklarda özellikle hayatın ilk 1 yılında bakteriler sünnet derisi altında daha kolay çoğalırlar ve idrar yollarına geçerek enfeksiyona yol açabilirler.

4-Üriner sistemin yapısal bozuklukları idrarın akımını bozarak İYE gelişmesini kolaylaştırır. En sık görülen bozukluk vezikoüreteral reflü (VUR) denilen mesaneden böbreklere idrar kaçışıdır. Ayrıca idrar yollarında darlıklar ve daha nadir görülen pek çok böbrek anomalisi İYE gelişmesine yol açar. Bu nedenle anne karnında yapılan ultrasonografi ile saptanan böbrekle ilgili bozukluklar doğumdan sonra mutlaka takip edilmelidir.

5-Mesanenin boşaltılmasında sorun olan işeme bozukluklarında veya idrarını çok tutan çocuklarda idrar akımı yavaşladığından bakteriler yeteri kadar temizlenemez ve kolaylıkla İYE gelişebilir. Bağırsakların baskısı nedeniyle mesanenin boşalmasını bozan kabızlık da İYE gelişmesini kolaylaştıran nedenlerden birini oluşturmaktadır.

İDRAR YOLU ENFEKSİYONUNUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

İki yaşından küçük bebeklerde bulgular hastalığa özgün değildir. Yüksek ateşi olan her bebekte İYE araştırılmalıdır. Bebeğin kesik kesik idrar yapması, idrar yaparken ağlaması, erkek bebeklerin idrarını fışkırtamaması, idrarın kötü kokulu olması aileleri uyarması gereken bulgulardır. Ancak bunların yanı sıra bebeklerde daha çok uzamış sarılık, uykuya eğilim, hareketlerde azalma, ağlama, huysuzluk, huzursuzluk, iştahsızlık, beslenme bozukluğu, ishal, kusma, kilo alamama gibi genel durumundaki değişiklikler İYE belirtilerini oluşturur.

Daha büyük çocuklar şikayetlerini ifade edebilirler. Alt üriner sistem enfeksiyonu yani sistitlerde idrar yaparken yanma, sık idrara gitme, acil idrar yapma hissi, kötü kokulu idrar, idrar kaçırma, kanlı idrar yapma gibi bulgular görülür. Böbreği tutan enfeksiyonlarda ise ateş, kusma, yan ağrısı, karın ağrısı gibi bulgular eşlik eder. Bu hastalarda ayrıca büyüme geriliği, kilo alamama gibi yakınmalar da bulunabilir.

İDRAR YOLU ENFEKSİYONU TANISI NASIL KONULUR?

İdrar tetkikinde beyaz küre hücrelerinin ve bakterilerin görülmesi İYE’nu düşündürür. Kesin tanı idrar kültüründe bakterinin üremesiyle konulur. İdrar kültürü için büyük çocuklarda idrarın başlangıcı ve sonu dışarıya atılarak orta akım idrar örneği alınır. Henüz idrarını söyleyemeyen çocuklarda ve bebeklerde ise gerekli temizlik yapıldıktan sonra idrar torbası bağlanarak idrar örneği alınması en sık kullanılan yöntemdir. Bu yöntemle bulaşma olasılığı yüksek olduğundan sık aralarla torba değiştirilmelidir. Ayrıca bazı durumlarda üretradan idrar sondasıyla veya göbek altından iğne ile mesaneye girerek idrar alınabilir. İdrar örneklerinin hemen laboratuvara ulaşması bulaşma olasılığını önler ve daha güvenilir sonuç alınmasını sağlar.

İDRAR YOLU ENFEKSİYONU TEDAVİSİ VE TAKİBİ NASIL YAPILIR?

İdrar yolu enfeksiyonu 7-14 gün süre ile uygun antibiyotikle tedavi edilir. Çocuklarda İYE tedavisinin yanı sıra riskli hastaların çeşitli görüntüleme yöntemleri ile incelenmesi ve yeni enfeksiyon gelişiminin önlenmesi için koruyucu tedavinin uygulanması çok önemlidir. Araştırma amacıyla en sık kullanılan yöntem böbrek ultrasonografisidir. Gerekli durumlarda VUR tesbiti için mesaneye sonda takılarak işeme sistografisi çekilebilir. Nükleer Tıp olan bölümlerde yapılan sintigrafik incelemelerle ise böbrekteki hasar ve böbreğin işlevleri araştırılabilir. Koruyucu tedavi olarak yeterli sıvı alımının ve hijyenin sağlanması, sık aralıklarla mesanenin boşaltılması, kabızlığın önlenmesi, varsa işeme bozukluğunun düzeltilmesi ve erkek çocuklara sünnet yapılması önerilir. Bu önlemlerin dışında bazı seçilmiş hastalar sürekli koruyucu antibiyotik tedavisine alınmalıdır.

Sonuç olarak çocukluk çağında çok önemli bir sorun oluşturan İYE’da aile ve hekimin iyi bir işbirliği yapması, uygun ve zamanında tedavinin başlanması ve gerekli hastalarda yeterli incelemelerin yapılarak koruyucu önlemlerin alınması ile böbrekte hasar riskinin en aza indirilmesi sağlanabilir.

Önceki post
Sonraki post

Bir Cevap Bırakın