Diyabet Tedavisinde Yenilikler

Diabetes mellitus, yani bilinen adıyla şeker hastalığı insülin eksikliği ya da insülinin etkisindeki yetersizlikler nedeniyle vücudumuzun karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım gerektiren, süregen bir metabolizma hastalığıdır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek artan hasta sayısındaki artışın yol açtığı yüksek maliyet ve hastalığın başlaması esnasında ya da süregen dönemde oluşturduğu diğer hastalıklar nedeniyle iyi tedavi edilmelidir.

 


Tedavide amaç, gün içerisinde vücuttaki şeker düzeyinin kontrolünün sağlanması, şekere bağlı ani başka bir hastalık gelişme riskinin azaltılması, küçük ve büyük damar hastalıklarının önlenmesi, eşlik eden diğer sorunların düzeltilmesi ve böylelikle diyabetlide yaşam kalitesinin arttırılmasıdır.

TİP 1 DİYABETTE İLAÇ TEDAVİSİ:

Tip 1 diyabet tedavisinde kullanılacak tek ilaç insülindir. İnsülinler basit bir biçimde etki sürelerine göre, hızlı, kısa, orta, uzun etkili ve karışım insülinler olarak tanımlanırlar. Tip 1 diyabetiklerin tedavisinde yoğun insülin tedavisi (bazal-bolus) esastır. Bu yönteme göre günde 3 ya da daha fazla cilt altı insülin tedavisi ya da sürekli cilt altı insülin verilmesi (insülin pompa) tedavisi şeklinde uygulama yapılır. Kısa ve orta etkili human (insan) insülinlerle, hızlı etkili ve uzun etkili analog insülinler bu amaçla kullanılır.

TİP 2 DİYABETTE İLAÇ TEDAVİSİ:

Tüm diyabetiklerin %90’ından fazlasını tip 2 diyabetikler oluşturur ve bu grup genellikle tip 1 diyabetik hastaların aksine aşırı kilolu ya da obezdirler. İyi şeker düzeyi kontrolünün erken sağlanması diyabete bağlı gelişecek olan bozuklukları (komplikasyonları) azaltır ya da geciktirir.

Diyabetlinin tedavisinde olumlu yönde uygulanacak yaşam tarzı değişikliğinin yerini tutacak hiçbir ilaç yoktur. Yaşam tarzı değişiklikleri yalnız kan şekeri üzerine değil, diğer tüm risk faktörleri üzerine de olumlu etki gösterir. Yaşam tarzı değişikliğinin iki bileşeni olan beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi ve yeterli fiziksel aktivite düzeyi için öneriler, sigaranın kesilmesi vs. hastanın özelliklerine göre bireysel olarak belirlenmelidir. Kan şekeri normale getirilirken kan lipid düzeyleri ve kan basıncı da düzenlenmelidir.

Tip 2 Diyabet Tedavisinde Şeker Düzeyi Hedefleri

  1. HbA1C (son üç ayın ortalama kan şekeri düzeyi) hedefi Tip 2 diyabette ≤ %7, genç ve kalp/damar hastalığı riski taşımayan hastalarda ≤%6.5, kalp/damar hastalığı riski taşıyan yaşlı grupta ise ≤%7.5’tir.
  2. İyi şeker kontrolünün erken sağlanması küçük ve büyük damarlarda görülebilecek bozuklukları azaltır.
  3. Ani şeker düşüklüğü özellikle kalp/damar hastalığı riski yüksek hastalarda ölüm oranını artırabilir. Bu nedenle diyabete bağlı başka bir hastalığı gelişmiş olan hastalarda hipoglisemiden (kan şeker düzeyinin 70 mg/dl’nin altına düşmesi) kaçınmak ana hedeflerden biri olmalıdır

Tip 2 diyabet tedavisinde ağızdan alınan kan şekerini düşüren ilaçlar başlıca 4 gruptur

  • İnsülin direncini azaltan ilaçlar (insülin duyarlılığını artıranlar)
  • İnsülin salgılatıcılar
  • Barsaktan karbonhidrat emilimini azaltanlar
  • İnkretin bazlı tedaviler

A:İnsülin direncini azaltan ilaçlar (İnsülin duyarlılığını artıranlar):

1. Metformin: Tip 2 diyabet tanısı alan kişilere yaşam biçimi değişimi ile birlikte ilk kullanılacak ilaç metformindir. HbA1C düzeylerini yaklaşık %1-2 düşürür. Kilo aldırmaz, hatta iştahta azalma yaparak kilo kaybettirir. Gaz, şişkinlik gibi yan etkiler genellikle geçicidir. Diyare, ağızda metalik tad başlıca yan etkilerdir. Böbrek fonksiyon bozukluğu (serum kreatinini erkeklerde ≥1.5 mg/dl, kadınlarda ≥1.4 mg/dl) , kronik alkolizm, karaciğer hastalığı, konjestif kalp yetmezliği, kalp krizi, süregen akciğer hastalığı, büyük ameliyatlarda, enfeksiyon hastalıklarında ya da doku kanlanmasının azalması, damardan ilaç verilerek yapılan incelemelerde (en az 3 gün önce kesilmelidir) kullanılmamalıdır.

2. Glitazonlar (Pioglitazon): HbA1C düşürücü etkisi: %1-2’dir. Kilo artışı, sıvı birikimi (ödem), menopoz sonrası kadınlarda ve ayrıca erkeklerde osteoporoza bağlı (kemik erimesi) kırık riskinde artış başlıca yan etkilerdir. Kalp yetersizliğinde kullanılmaz.

B. İnsülin Salgılatıcılar:

1.Glinidler: Kısa etkili insülin salgılatıcı ajanlardır. Nateglinid ve repaglinid olarak 2 farklı farmakolojik yapısı vardır. Tokluk kan şekeri üzerine etkilidirler. HbA1C düşürücü etkileri: %0.8-2 olarak bildirilmiştir.. Hipoglisemi riskleri az da olsa vardır.

2. Sülfonilüreler: Günümüzde kısa ve orta etkili olanlar kullanılmaktadır.
HbA1C düşürücü etkileri: %1-2’dir. Hipoglisemi, kilo alımı, nadir olarak alerjik reaksiyonlar başlıca yan etkilerdir. Tip 1 diyabette, karaciğer ve böbrek yetersizliği, gebelik, ağır enfeksiyon, travma, cerrahi girişimlerde kullanılmaz.. Yemekten önce aç karna alınır. Genelde günde 1 ya da 2 kez verilir.

C. Bağırsaktan Karbonhidrat Emilimini Azaltanlar

Alfa Glikozidaz İnhibitörü: Akarboz özellikle tokluk kan şekeri üzerine etkilidir. HbA1C düşürücü etkisi: %0.5-1’dir. Kilo artışına neden olmaz. Hatta tokluk hissi verdiğinden kilo vermeye katkısı olur. Aşırı gaz en önemli yan etkidir.

D.İnkretin Bazlı Tedaviler (Yemek sonrası, şekerin yükselmesi ile pankreastan insülin salınımını artıran gastrointestinal hormon grubu):

Başlıca enjeksiyon olarak yapılan Exenatide, Liraglutid, ve ağızdan alınanlar Sitagliptin, Vildagliptin, Saksagliptin olarak mevcuttur. Tokluk şekeri üzerine etkilidir. HbA1C düşürücü etkisi: %1-2. Kilo aldırıcı etkisi yoktur aksine kaybı özellikle exenatide ve liraglutide ile iştah azalması ve hafif bulantı hissi ile kilo kaybı belirgindir. Ağızdan alınan bu grup ilaçların kan şekerini düşürücü etkisi, iğne şeklinde yapılanlara göre daha düşüktür.

TİP 2 DİYABETTE İNSÜLİN TEDAVİSİ

İnsülin başlanan hastalara hipogliseminin tanınması, önlenmesi ve tedavisi konusunda bilgi verilmelidir. Doz ayarlamaları ve etkileri konusunda hasta eğitilmelidir. Kalp yetersizliği olan hastalarda insülin ve glitazonlar birlikte verilmemelidir. İnsülin tedavisi ile ideal kan şekeri düzeyine ulaşılan hastalarda şeker takibi sürdürülmelidir. Bireylerin %50’sinde hipoglisemik ataklar olabilir ve tekrar insülin doz azaltımı gerekebilir.

TİP 2 DİYABETTE CERRAHİ TEDAVİ

Bariatrik cerrahi yani obezite (şişmanlık) cerrahisi kilo kaybına ek olarak, hastaların anlamlı bir kısmında tip 2 diyabet, hipertansiyon, obstrüktif uyku apnesi, hiperlipidemi gibi yandaş hastalıklarda da düzelmeye neden olur. Bu düzelmenin arkasındaki mekanizma, kilo kaybı ve gıda alımının kısıtlanmasına ek olarak, insulin üretimi ve etkisini kontrol eden barsak hormonlarındaki değişikliklerdir.

Bariatrik cerrahinin tip 2 diabet üzerindeki olumlu etkilerinin kanıtlanması, laparoskopik metabolik cerrahinin geliştirilmesine yol açmıştır. Laparoskopik Sleeve Gastrektomi + Duodenoileal interpozisyon, Laparoskopik Sleeve Gastrektomi + Duodenojejunal Bypass, Laparoskopik Sleeve Gastrektomi + Jejunoileal İnterpozisyon bu bağlamda geliştirilen metabolik ameliyatlardır. Bu operasyonlar obez hastalarda olduğu kadar, normal kilodaki hastalarda dahi tip 2 diabetin tedavisi amacıyla uygulanabilirler.

Metabolik cerrahi ile;

  • Diyabet süresi ne kadar uzunsa ve Diyabet kontrolü ne kadar kötüyse düzelme de o kadar başarısız:
    • HbA1c >%10 olan hastalarda remisyon (iyileşme) şansı %50
    • HbA1c %6.5-7.9 olan hastalarda %77
  • Diyabet süresi > 5 yıl ise remisyon %75
  • Diyabet süresi < 5 yıl ise %95
  • Yaş arttıkça başarı azalır.
  • Kilo kaybının korunması diyabet kontrolünü kolaylaştırır

PANKREAS NAKLİ

Tip 1 diyabet, ya da 10 yıldan uzun süredir insülin kullanan Tip 2 diyabetli hastalarda şeker hastalığına bağlı böbrek yetmezliği geliştiğinde böbrek nakli ile birlikte aynı zamanda pankreas nakli yapılır. Bunun dışında insülin ile herşey yolunda giden şeker hastalarına sadece insülinden kurtulmak için pankreas nakli yapılmaz.

PANKREAS ADACIK HÜCRE NAKLİ :

Pankreas adacık hücre nakli, tip 1 diyabetli hastalar için yeni ve umut verici bir yöntem olmasına rağmen halen seçilmiş hastalarda uygulanan deneysel bir uygulamadır.

Pankreas içinde dağılmış olan adacıklar 12 saat süren ve cerrahi, enzimatik ve mekanik işlemlerden geçtikten sonra hastanın karaciğerinin portal sisteminee enjekte edilir.

Adacık nakli yapılan hastalar neden insüline geri dönüyor?

En başta gelen neden hücrelerin nakledildigi kişinin savunma sisteminin adacıkları yıkıma uğratması yani “ red” olayı. Tip 1diyabet hastalarında savunma sistemindeki otoimmünite diğer deyişle özel olarak adacıklara karsı önceden var olan hassasiyet bu red olayının daha hızlı ilerlemesine neden oluyor.

Adacık hücre naklinin avantajları nelerdir?

Adacık naklinin avantajı, pankreas naklinde olduğu gibi büyük bir cerrahi gerekmemesidir. Adacık naklinin komplikasyonlarının pankreas naklinden yaklaşık 20 kat daha az başka hastalık yapma riski vardır.

TİP 1 DİYABETTE KÖK HÜCE TEDAVİSİ:

Pankreatik kök hücre calışmaları insuline bağımlı hastalık olan tip 1 diyabetin tedavisi için büyük umutlar vaat etmektedir.

Önerilen Yazılar

TOBB ETÜ Tıp Fakültesi Hastanesi